24 Şubat 2008 Pazar

Aşk ne ki?

Aşk yanmak mıdır yoksa yangını söndürmeye çalışmak mı? Aşk vuslat mıdır yoksa bilakis hasret ve hasretin acısını çekmek mi?Acısız aşk olur mu? HAYIR. Acı, elem, keder, dert, gam -ne derseniz deyin- bunlar aşkı yücelten, çoğaltan ve güzelleştirip saflaştıran şeylerdir.Aşk bir utanmadır, varı yoku paylaşmadır, bütün maddecilik ve maddiyatçılıktan arınmadır. Feragattir, sevdiği için sevdiği diğer şeylerden vazgeçmedir. Aşk hasrettir ve vuslatta dahi hasrettir. Aşk hüzünlü şarkı ve şiirleri keşke ben yazmış olsaydım demektir. Aşk sabırdır, affetmektir, lütfetmektir, tutkudur.Aşk bazen ezilmektir.Aşk dillere destândır. Hep hüsn ü aşka dair imiş güft ü gûy-ı halk Dillere dâsitân imiş esrâr sandığım. Çelebizade Âsım(Dünyada bütün yaratılmışların yegâne söyleşisi hep aşk üzerineymiş. Meğer benim sır sandığım şey dillere destan imiş.) Aşk sevgiliden gelen her belaya “belî” demektir.İşte öyle birşeydir aşk…Anlatabildiğini sanan aşkı bilmez. Anlatmaya çalışan ama anlatamadığının farkında olan aşık tır. Aşkın tanımını yapmaya çalışan ise “aptal”dır, zira aşk ilime, bilime dahil değildir. Dolayısıyla tanımlanamaz. Bilim beyinde aşk ise gönüldedir. İlm kesbiyle paye-i ri’fatBir hayâl-i muhâl imiş ancakAşk imiş her ne var âlemdeİlm bir kıyl ü kâl imiş ancak Fuzuli “Netice itibariyle aşk bir sırlı anahtardır, her kapıyı açar; hatta cennetin kapısını bile. Ancak Maşuk’un kalp kapısını açacağı muhâl ihtimâl… Ah mine’l Aşk

İskender Pala
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...